RIDVAN AYDIN


YÜREĞİME SİYAH ÇELENK BIRAKTIM (60)


“…On bin fitlerde zıplar, terk eyleriz şu hainleşmiş tantanayı!.. Kaderiyle baş başa bırakırız, sözüm ona şu uygar geçinen şu yaratık kavgacıyı...”

                                                                                                                                          

 

“Oğlunuza ne ad vermiştiniz hocam?..”

     

“Nerden çıktı şimdi bu!” demedi Serhan. Diyemedi! Yüksek voltajlı gerilim, zaten haddinden fazlaydı! Olduğu yerde kalsın istedi!.. Kaldı ki soru soran, iyi bir savaş pilotuydu.

 

Zaten bulutlar diyarının granit mavisi katmanlarından, insanlığa barış yontan ustaları, mesleki biyografilerinin sembol isimleriydi. 

 

Bulundukları camianın sevilenleri, dönemlerinin öyküleri olanları, olmadıkları yerde bile kabul görenleriydi. Kesinlikle sıradan olmaz, sıra dışılıklarıyla bilinirlerdi. Kaldı ki hayat dalaşlarından, insanlık için ölümüne kopardıkları barış, bazen kendilerine yetmiyordu. 

 

Lakin kalıplaşmış bir hayata direnmeyiş, sıra dışılığa yakışmayandı. Bulundukları alanın ehil ustalarınca kurulan denklemlerde var olmamak, hiç görülür şey miydi? 

 

Ait oldukları milletin yoğun minnetini, büyük emeklerini, hayati beklentilerini yüreklerinde taşıyanlar, çıkarcı vicdanların sıradanlığını kabullenemezlerdi. İçtenlikli muhabbetleri; hayatı sorgulayan felsefi anlamlar taşırdı. Sevgiye bağımlı, barışa dolulardı. Kimyalar art niyetsiz, içerikler yalansızdı. 

 

Göktuğ’un bu damdan düşme sorusu da sıra dışılıktandı. Oldukça küsuratız, Göktuğ oluşundandı. Bir var ki iç dünyasında kopmuş umutsal göçüklerin ayaz soğukları, sanki soruda dillenmişti. Kalın bir umutsuzluğun, darp eden teklifsizliği, sorduğu soruya yuvalanmış gibiydi. 

 

Gerçi hepimiz aynı filmi, ayrı duygu ve düşünce algoritmalarıyla izler, ayrı anlatılarla yorumlamaz mıydık? İçeceğimiz zehri, bize dayatan hayat; derlediği ölümü de usulcacık uzatan Azrail’le hem soydaş, hem yoldaş değil miydi? Bir yandan verirken, bir yandan da almaya kurgulu değil de neydi? 

 

Neresine kadar var olduğumuzu bilememek; olası ki ölümü görmezden gelmelerin, biçare duyarsızlığını kodlanmış ilahi müsekkiniydi. Elden ne gelirdi ki!..  Bunları düşünürken Serhan, Göktuğ’un sorusuna döndü;

 

“Adsız bırakıp geldim!.. Yer küreye varırsak bir sağ salim, Alperhan olsun derim!”

 

“Vatana, millete, insanlığa hayırlı olsun Hocam! Maşallah güzel isim!” 

 

“Güzel olacak da (!) e hani nasıl? Şuralarda şu başımıza gelene bak!” diyecekti ki vazgeçti. Onu da diyemedi, demedi Serhan! Yutkunarak susmak en iyisiydi!.. Lakin az önce sarf ettiği “Yer küreye varırsak bir sağ salim!” cümlesine takıldı. 

 

Zaten insan soyu doğar doğmaz, hep bir yerlere varmaya, kurgulu değil miydi? Alıp bilinmezlere götüren bir yörüngenin, devingen dönerini durmaksızın adımlayıp duruşu neyin nesiydi? Çevresinde ha bire dönenleri; etrafında sadakatle döndükleri vardı. Bazısının her dem bekleyeni, bazısının her daim bekledikleri vardı... 

 

Âdemin çocukları genelde mutluluk fakiriydi… Ama nasılsa umutları bolca olan varlıklardı… En çözümsüz anların dahi göveren umutlarla bir çıkış kapısı olurdu. Her şeyin bittiği yer, aslında bir şeylerin başlayacağı yerdi. 

 

Beklemek… Ya da beklenmek… Çoğunlukla laf dinlemez umutların, mevsim gözetmeksizin, nadasa bırakılmış sızılı yanlarıydı.

 

Ya varmak?.. Cimriliği, ya da cömertliğiyle gelecek bir zamanın, ellerinde duran an... Hasretlerin ağır yükü altında, yürek yangınlarıyla erişimi arzulanan, o romansı koordinat... Bağrının irice sevgileri, kavurur özlemleri dindiği durak varmak…

Serhan ta buralarda, şu anki hoyrat yaşamın, bir saç ağartma sürecine girmişse daha on iki saat önce, eşiğinden yeni girdiği dünya, acaba sabi oğluna iyi bakıyor muydu? Henüz kulağına bir Ezan okuma fırsatıbile olmamıştı. 

 

Peki, o lohusa yatağına terk edip de yurdu sevdası, ta buralara geldiği yerkürede, boynu bükük eşi ne yapıyordu? Ya o kumral çiçek goncası kızı? Sahi ne yapıyorlardı o an?.. O dünya düzünde!.. O duldasız, Babasız! Bir başına!..

 

Not; Rıdvan Aydın’ın “YÜREĞİME SİYAH ÇELENK BIRAKTIM” adlı, roman dosyasından devam edecek…

 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593