Akıllı telefonlar hayatımıza girmeden önce kumar alışkanlıkları ve kumar oynayan sayısı çok azdı, kumar oynamak ve kumar oynamak için yer bulmak, polis takibi, aileden gizlice böyle yerlere gitmek pek de mümkün olmuyordu, sadece Kıbrıs’a gidilebilirdi, yılbaşılarında kuytu bir kahvehane veya derneklere oralarda da polis baskınları riski gözaltına alınma ve dolu sıkıntı…
Tombala oynatanlar oluyordu ama onlar da belli yerlerde az bilinen mekanlardaydı. Kumar dediğimiz hastalık o kadar da evimize yaklaşmamıştı.
Günümüzde internet bankacılığı olan her genç bahis çıkmazına girmiş olabilir, evde, yemekte, okulda veya sokakta telefonuyla çok kolay bir şekilde bu illeti oynuyor olabilir. Ülkemiz gençlerinin 10 yıldır içinde bulunduğu en büyük bağımlılık bu bahis bağımlılığıdır. Çocuklarınızı veya yakınlarınızı uyarın, yol gösterin bu illete yaklaştırmayın. Aşağıya küçük bir hikaye bıraktım.
Sabahın ilk ışıkları perdeden süzülürken, telefon ekranından odanın duvarına solgun bir ışık vuruyordu.
Serhat, yarı uykulu hâlde bildirimlere göz attı. Bir mesaj yine karşısındaydı:
“Bu kupon tutarsa hayatın değişecek.”
Gülümsedi. Her zamanki yalan, ama yine de inandı.
“Bu kez olacak,” dedi kendi kendine. Çünkü umut, insanın en kolay inandığı masaldı.
Bir zamanlar kitap taşıyan elleri, şimdi oran hesaplıyordu.
Üniversiteyi bırakalı iki yıl olmuştu.
Borçlar birikti, dostlar uzaklaştı.
Ama Serhat hâlâ bir kuponun her şeyi değiştireceğine inanıyordu.
Her kaybedişinden sonra “Bir daha oynamayacağım,” derdi;
ama her sabah o cümle, ekran ışığıyla birlikte erirdi.
Bir akşam annesi sessizce sordu:
— Oğlum, şu oynadığın şey seni neden bu kadar üzüyor?
Serhat başını çevirdi.
— Üzülmüyorum anne, kazanacağım…
Ama o cümlede umut değil, yorgunluk vardı.
Gözleri masadaki boş çay bardağında kaldı.
Çünkü o bardak, içi dolmayan bir hayatı anlatıyordu.
Sonra yine aynı döngü…Son parasıyla bir kupon yaptı.
İlk maç tuttu, ikinci de öyle. Kalbi hızla çarpıyordu. Son maç kaldı. Telefonu sıkıca tuttu, dua eder gibi…
Ama o son düdük çaldığında, ekran karardı. Kupon yine tutmamıştı. Bir sessizlik yayıldı odaya.
Ne bir küfür, ne bir çığlık. Sadece yorgun bir nefes. Serhat, telefonu masaya bıraktı.
Pencereyi açtı. Dışarıda çocukların top sesleri vardı. Bir an durdu. “Bir zamanlar ben de onlar gibiydim,” dedi içinden.
O gece hiçbir siteye girmedi. Sabah olduğunda, ilk kez başka bir şeye tıkladı: Bir iş başvurusu formuna.
Cebinde para yoktu belki, ama
kalbinde ilk defa gerçek bir kazanç hissi vardı.