BERKAY YALIN


NEYZEN VE MEHMET AKİF

Mimar


Çok Özel Bir Dostluk Öyküsü 

Bir tarafta Türk edebiyatının dev ismi, İstiklal Marşımızın şairi, Kur’an-ı Kerim mütercimi, Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy; öbür tarafta ney ustası, hiciv üstadı, derbeder bir yaşam süren, alkol bağımlılığı nedeniyle defalarca akıl hastanesinde tedavi görmek zorunda kalan Neyzen Tevfik. 

Bu iki dev isim çok özel bir dostluk öyküsünün kahramanlarıdır. 

Neyzen Tevfik, çocukluğunu ve ilk gençliğini İzmir’de geçirir. İzmir Mevlevihanesi’nde ney çalmayı öğrenir. 

Babası onu 19 yaşındayken İstanbul’a Fatih Medresesi’ne gönderir. Fakat o medreseden çok Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerine gider. 

Tam da o günlerde kendinden 

6 yaş büyük Mehmet Akif’le tanışır. Mehmet Akif ona bir ağabey gibi kol kanat gerer. Ney çalmadaki eşsiz yeteneğini fark eder ve onu birçok şair ve edebiyatçıyla tanıştırır. Birçok konakta, köşkte ney çalmasını, önemli meclislerde bulunmasını sağlar. 

Hatta onun cübbe ve şalvar yerine pantolon giymesini öğütler, bununla da kalmaz, ona bir setre pantolon armağan eder. 

Mehmet Akif, Neyzen Tevfik’e Arapça, Farsça dersleri verirken, Neyzen de Akif’e 

ney çalmayı öğretir. 

Mehmet Akif’in onunla ilgili 

tek sorunu, alkole olan düşkünlüğüdür. 

Neyzen Tevfik, İstanbul’a gelişiyle birlikte alıştığı içkinin giderek iflah olmaz bir bağımlısı olur. 

Derbeder bir yaşam süren Neyzen Tevfik, omzunda ney’i, boynunda rakı matarasıyla dolaşır bütün gün. Onun 'Marmara Denizi kadar içtiği' söylenir!…

Mehmet Akif de hep onu bu bağımlılıktan kurtarmaya çalışır. Defalarca içkiyi bırakan Neyzen dayanamaz, kısa süre sonra tekrar başlar. 

Mehmet Akif, bir gün ondan söz alır; “Artık” der, “meyhaneye adım atmayacaksın, söz ver!”. “Tamam, söz!” der Neyzen ama Mehmet Akif yemin etmesini ister. Neyzen de; 

“Vallahi de billahi de meyhaneye adım atmayacağım!” 

diyerek yemin eder. 

Neyzen'in tam da bu sözü verdiğinin ertesi günü İzmir’den bir arkadaşı gelir ve onu meyhaneye davet eder. Oysa Neyzen'in Mehmet Akif’e sözü vardır, yemin etmiştir, ne yapacağını şaşırır. 

Arkadaşına bir mekan adı vererek oraya gitmesini söyler. 

Kendisi de akşama doğru bir at kiralar ve o mekana atıyla gider. İçkisini atına getirtir ve o akşam atından inmeden içer. 

Arkadaşı, “İnsene o atın tepesinden, gel şurada adam gibi masada karşılıklı içelim!” dedikçe o;

“Hayır olmaz, Akif’e sözüm var, meyhaneye adım atmayacağım!” der. 

1928 yılında da Neyzen Tevfik, arkadaşı Mehmet Akif’i ziyaret etmek için Mısır’a gider..

(M.Akif, 1925-36 yılları arasında 11 yıl Mısırda yaşamıştır.) 

1 yıl kadar onun evinde kalır. 

Mehmet Akif disiplinli, tertipli bir adam, o sırada Kuran’ı Kerim tercümesiyle uğraşıyor, yemeğinden çalışma saatine kadar her şey bir düzen içinde akıp gidiyor. Neyzen Tevfik’e şart koşuyor, “Eve belli bir saatten önce geleceksin ve içki içmeyeceksin!” "Tamam" der Neyzen, bir süre de uyuyor bu yaşama ama bir süre sonra yine içkiye başlıyor. 

Neyzen Tevfik, genç yaşta ney çalmaya başlamış, 

Şair Eşref’in dostluğunu kazanmış, II. Abdülhamid’in sarayında hem de Atatürk’ün karşısında ney’ini üflemiş, Sadrazam Talat Paşa’dan ressam Fikret Mualla’ya kadar her kesimden insanın sevgisini kazanmış ve ölümünün ardından Aşık Veysel’in ağıt yazdığı önemli bir üstattır. 

Neyzen Tevfik'in yaşamı boyunca en çok saygı duyduğu kişilerin başında gelen, bir ağabey olarak gördüğü, onu görmek için Mısır’a kadar gittiği, ölümünün ardından yasa büründüğü, istiklal şairimiz Mehmet Akif’le kurduğu dostluk, hiçbir ideolojik farklılığa teslim olmamış, çok özel, örnek alınası bir dostluktur. 

Bugün Neyzen Tevfik’in ölüm yıldönümüdür. Her iki değerli insanı saygı ve rahmetle anıyorum.

Mehmet Akif 27 Aralık1936 Neyzen Tevfik 28 Ocak 1953

NEYZEN’den

1940’lı yılarda Bakırköy Akıl Hastanesi’nde 21 numaralı koğuş O’na ayrılır. 

Hem doktoru hem de dostudur ünlü sinir uzmanı Mazhar Osman. İstediği zaman gider kalır sonra canı istediğinde çıkar. 

Bir gün doktor Mazhar Osman neyzen’i kolunun altında rakı şişesiyle yakalar ve hemen 

“dök onu” der.! 

Neyzen olmaz der,

doktor nedenini sorunca;

“Çünkü yarısı İbrahim Çallı’nın der.” 

O halde yarısını dök 

deyince doctor; 

“Dökemem çünkü 

üsteki yarısı onun” der.
 

NEYZEN CİĞERCİ’DE

Neyzen Tevfik, bir gün ciğercinin önünden geçerken, parası olmadığı halde içeri dalar ve iki porsiyon ciğeri  götürür, sonra garsonu çağırarak parasının olmadığını, sonra vereceğini söyler. 

Şef garson kabul  etmez, ya parayı verirsiniz ya da bu gün bulaşıkları siz yıkarsınız der. 

Neyzen : “Öyleyse arka sokakta bir dostum var, bir pusula yazayım ona götürün parasını o verir” der. 

Şef garson : “Tamam ben giderim” der ve verilen 

adrese gider.

Şef garson : “Efendim, bu pusulayı size Neyzen bey gönderdiler” der. 

Neyzenin dostu, pusulayı okuyunca tebessüm eder ve kaç porsiyon ciğer yediğini sorar. 

Garson : 

“İki porsiyon efendim” der. 

Dost : 

Üç porsiyon parası vererek 

“Bir porsiyon daha yesin” der. 

Şef garson meraklanmıştır, “efendim para önemli değil, biz de karşılarız, yeter ki pusulada ne yazdığını  söyleyin. 

Dost pusulayı uzatır. 

İki satır yazı vardır. 

“Dağladı ciğerci 

ciğerimin yarasını 

Ciğerparem veriver 

ciğercinin parasını

Üstada rahmet, sevenlerine selam olsun !..

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593