Şükrü Karaman


Vatandaşın cebi yanıyor


Vatandaş hayat pahalılığından öyle bunaldı ki kızgınlığını ödemekte zorlandığı yüklü gelen elektrik ve doğalgaz faturalarını yakarak gideriyor.

Ne siyaset, ne dış politika, ne sosyal yaşam, ne de dünyada önemli gelişmeler. Ülkenin ve yurttaşın temel gündemi düşük aylık, maaş, alev alev yanan çarşı pazar fiyatları, hayat pahalılığı, rekor tutarlardaki elektrik ve doğalgaz faturaları.

Milyonlarca iktisaden geri kalmış kitle, yüksek elektrik ve doğalgaz faturaları, akaryakıta yapılan zam, zincirleme iğneden ipliğe yansıyan fiyat artışları karşısında iyiden iyiye şaşırmış durumda. Açıkçası çıldırmak üzere. Hırsını posta kutularına bırakılan faturalardan çıkarıyor. Şubattan itibaren 1050 TL’yi aşan elektrik faturalarında devlet katkısı kaldırılarak 2 bin TL olacak. Önümüzdeki aylardan itibaren doğalgazda da aynı uygulama geçerli olacak. Vatandaşın cebini yakacak faturalar.

En çok işyerleri ve kalabalık aileler etkilenecek bu durumdan. Birçok işyeri, özellikle küçük esnaf ne yapacağını bilemiyor şişen faturalar karşısında. Çoğu da çözümü işyerlerini kapatmakta buluyor.

Maaş ve aylıklara yılbaşında yansıtılan yüzde 11.54 -15.75 arasında artışlar Ocak ayı yüzde 5.0’lık TÜFE oranı ile erimeye başladı.  Yılın ikinci yarı yıl zammına 5 ay gibi uzun süre var. Bu süreçte ne yapacaklar?  Kirada oturanlar için durumu daha vahim.

Hayat pahalılığı parti ayrımı gözetmeksizin tüm dar ve sabit gelirli vatandaşı vuruyor. Ağır faturanın A partilisi, B partilisi yok. Can ve cep yakan zamlar karşısında varsıllar hariç dar ve sabit gelirli herkes olumsuz etkileniyor. Vatandaş gerektiğinde gıda ürünlerinden kısıyor, ısınma faturalarını ödüyor. Öyle ya, elektrik ve doğalgazı kesilirse ne yapar karakışın dondurucu günlerinde. Aksi halde hasta olmak var. Hastane, doktor ve ilaç parası ödemek cabası. Sağlık hizmetinde katılım payları yüzde 542 oranında arttı.

Eline geçen kıt aylığın büyük bölümünü rekor tutara ulaşan elektrik ve doğalgaz faturalarına ödüyor. Lakin enerji hatlarında sık arızalar insanı canından bezdiriyor. Uzun süre karanlıkta kalıyor birçok yerleşim birimi enerji nakil hatlarında oluşan arızalardan ötürü. Mağdur olmanın yanında elektrikli cihazların bozulma olasılığı oldukça yüksek.

Hiç kuşku yok ki, elektrik arızaları ve kesintilerin bu denli sık gerçekleşmesinin altında büyük iştahla gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları var. Enerji dağıtım ve iletimini üstlenen özel sektör kuruluşları gerekli yatırımı yapmadığı ve yenilemediği geçen yıllarda Isparta’nın 3 gün karanlıkta kalmasıyla ortaya çıkmıştı.

Özel sektörün kamudan satın aldığı işletmelerin mevcut iletim hatlarını yenilemedikleri belirlenmişti.  Üstelik ucuza edindiği elektriği çok daha pahalı faturalara yansıtıyorlar. O vakit Türkiye’nin gündemine oturan Isparta’nın 3 gün karanlıkta kalması karşısında  “Ne yapalım yoğun kar yağdı” gibi basit gerekçe ile kendilerini savunmuşlardı. 

Cumhuriyetin gözbebeği kurumların yok denilecek tutarda özelleştirilmesinin sonucudur elektrik ve doğalgaz faturalarının kabarması, vatandaşın isyan etmesi, yerleşim birimlerinde sık elektrik arıza ve kesintilerin yaşanması. Atatürk’ün kurumları kamunun elinde kalsaydı bugünkü sorunlar asla yaşanmazdı. Zira özel sektörün tek amacı ucuz maliyetle çok kar etmek.

1984 yılından bu yana gerçekleştirilen özelleştirmelerden 72 milyar dolar elde edildi. Ancak bu paranın nereye harcandığı belli değil. On binlerce işçi özelleştirmeler sonunda işini yitirmişti. Hala devletin sahipliğinde kalan az sayıdaki kurum ve arsalar satılmak isteniyor.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593