YAHYA CUMHUR TAPÇI


Niyet Hayır Akıbet Hayır…

Yahya Cumhur Tapçı


Bir seçim daha yaklaşıyor… Nedense seçimsiz bir günümüz, haftamız, yılımız yok. Kişisel seçimlerimiz zaten başımızın belası. Toplumsal seçimlerimiz ise, bizim adımıza işlerin sağlıklı yürütülmesi, verimli ve düzenli olması için yaptığımız bir seçimdir. Bunun için de bu işleri yürütecek kişilerin; bu sorumluluğu taşıyacak, iyi niyetli, samimi, dürüst, çalışkan, ehil, kabiliyetli ve yapacağı işin kul hakkı içerdiğinin bilincinde olması gerekir. 

Bu ve daha fazlası vasıfları taşıdığına, seçilirse sorumluluğunu hakkıyla yerine getirebileceğine inanan ve bu kişilere güvenen insanları kutluyorum. Aday adaylarına baktığımızda kendini bu vasıflarda gören ne kadar da çok insan varmış meğer. Kendimden utanıyorum. Ben neden kendimi bu vasıflarda göremiyorum? Ben kabiliyetsiz, adaletsiz, tembel, kul hakkını gözetmeyen birisi miyim acaba, düşüncesine kapılıyorum. Sonra gerçeklere, geçmişten bugüne yaşadıklarımıza, gördüklerimize çekiyorum dikkatimi. Bu kıstaslarda hareket edebilen kaç seçilmiş var ki… Hangi seçilmişle ilgili yolsuzluk, adaletsizlik, ehliyetsiz, … eleştirisi/dedikodusu yapılmıyor? Hem bu özellikleri taşıyan kişi olsanız bile ekibinizin sizi yanıltmayacağı, yanlışlık yaptırmayacağı, yolsuzluklara bilerek bilmeyerek bulaştırmayacağının garantisi var mı? Seçilen kişi ehilken ekibinin bu vasıflarda olma garantisi var mı? Velhasıl bu işler ekip işi, sıkıntılı, vebal ve kul hakkını içeren işler. Kişi kendi hakkının hesabını vermede zorlanacakken bir de toplumun haklarının hesabını yüklenmek istemesi hangi aklın ürünüdür? Düşündürücü…

Aday adaylarına bakıyorum. Tanıdığım tanımadığım birçok isim… Öz geçmişlerine bakıyorum. Herkeste benzer özgeçmişler var zaten. Bir çoğunun adının sol tarafında; “eski … , … başkanı, … müdürü, …”… Etrafımıza baktığımızda zaten çoğu kişinin bir yerlerin, bir şeylerin başkanı, müdürü olduğunu ya da başka sıfatları taşıdığını görüyoruz. Sıfatsız bir kişi yok ki günümüzde. Tanıyan sizi tanıyor da tanımayan sizi neden seçsin ki?

Sorumluluk isteyen işlere öyle güle oynaya, isteyerek talip olunmaz. Siz ehilseniz, istemeseniz de sizi oraya getirmek için ricada bulunur, baskı uygulamaya çalışırlar. Aday adaylarının çok hevesli olduğunu ve kendi tanıtımlarını yapmak için her türlü yolu denediğini görüyoruz. Tabii de kendilerini tanıtmak için her türlü yolu kullanacaklar, buna bir sözümüz yok. Bizim üzerinde durduğumuz konu kişilerin böyle ağır bir sorumluluğu yüklenmek için çok hevesli olmaları… Ben çok iyi niyetli düşünemiyorum. İnsanoğlundaki “ben/ego” kişiyi çok cesur yapıyor demek ki… Bu arkadaşların niyetlerini pek hayra yormuyorum. Ya aday adayı oldukları parti içinde kendilerine bir yer arıyorlar ya da bir rantın izini sürüyorlardır, diye düşünüyorum. Neden mi böyle düşünüyorum? Bu güne kadar hep öyle oldu da onun için. Şimdikiler de belli ki eskilerin yolundan gidiyorlar, gidecekler, çünkü aynı yöntemleri kullanıyorlar. Halkı aptal yerine koyanların aslında halk tarafından nasıl aldatıldığını gördük şimdiye kadar. Kimileri seçilerek, kimileri de seçilemeyerek aptal yerine konuldu. Halkı kandıracağını zannedenler halkın kendilerini nasıl kandırdığını görürler. Etrafınızdaki, “Padişahım çok yaşa!” şakşakçılarının tezahürlerine pek kulak asmamanızı tavsiye ederim.  

Eğri oturup doğru konuşalım: Bir aday halkın rahatsızlık duyduğu konularda açık seçik bir şekilde ne yapacağını halka açıklasa bu halk onu seçer mi? Bir aday dese ki; “Ben başkan olunca makam araçlarını kaldıracağım. Etrafımda korumalarım olmayacak. Yaptıklarımı halka anlatmak için reklam yapmayacağım. Görevlilerden işlerini savsaklayan, yanlışlık, haksızlık, kayırmacılık yapanların işine son vereceğim. Eleman, araç ve gereçlerle ilgili her türlü israfı önleyeceğim. İmarla ilgili yasaların gereğini yerine getireceğim. Kaçak katları yıktıracağım. Lüzumlu lüzumsuz etkinlikleri kaldıracağım… , vs.” Kaç kişi bu adayı seçer? Kimse seçmez…

İnsanlarımız Müslüman olduğu için bu konuda da ayet ve hadis örneklerini hatırlatmak isterim. “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder. Allah bununla ne de güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi iştendir, her şeyi görendir.” (Nisa, 4/58), (Hiç kimse yoktur ki, on kişiye âmir olsun da, kıyamette, idare ettiği kimseler arasında hüküm verilinceye kadar elleri bağlı olmasın!) [Taberani], (Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun!) [Ebu Avane], (Siz âmir olmaya düşkünsünüz. Hâlbuki hakkını gözetenler hariç, âmirlik, kıyamette pişmanlıktır.) [Buhari], (Âmirliğin başı da, sonu da pişmanlıktır, kıyamette de azaptır.) [Beyheki]

Bir kavim kendini bozmadıkça Allah onları bozmaz.” (Rad, 13/11) "Siz ne halde iseniz başınıza o şekilde idareciler gelir. Bir topluluk kendini düzeltmedikçe Allah onlardaki hali düzeltecek değildir." Ayet ve sözü bize bir mesaj olmadıkça, biz kendimizi düzeltmedikçe bizi yönetenler de bizim gibi olacaktır. Bu nedenle seçtiğimiz insanları eleştirirken asıl kendimizi eleştirip düzeltmemiz gerektiğinin de farkına varmalıyız. Ya kendimizi düzelteceğiz ya da kendimizi bırakıp yöneticilerimizi suçlamayacağız. 

Allah(cc) rızasının olmadığı hiçbir işin sonu hayırlı olmayacaktır. Adayların niyetleri ne ise onu yapacaklardır vesselam. “ Niyet hayır akıbet hayır…”  25.11.2023

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593