FATMA CANBULAT ERDEM


Şımarık!

Mavianne


Haftalık bir gazete çıkıyor adı “Oksijen”. Adı gibi okuyan, araştıran, sanat, kültüre ilgi duyanlara nefes olan, oksijen olan bir gazete adeta. Çok değerli yazarları var, onlardan biri de Zülfü Livaneli. Öyle güzel ve önemli bir konuya parmak basmış ki, sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim. Son zamanlarda pompalanan bir söylemden duyduğu rahatsızlıktan bahsediyor. “Kendini sev, kendini şımart, sen bir tanesin” diye öğütlerle şımaran ve bencilleşen insanoğlunun tüketime yöneldiği gerçeğine dikkat çekiyor.  “Oysa ki yapmamız gereken kendimizi şımartmak değil, geliştirmek olmalı. Alçak gönüllü bir çabayla emek vererek, seni değerli kılacak olan akla, bilgiye ulaşmak, davranışın ve görgünle örnek olmak, dünyayı aklınla kavramak olmalı amacın” diyor.

Tüketim toplumu olmamak için eğitimin önemi büyük. Ayrıca dünyayı da açık bir zihinle kavramak ve düşünmek gerek. Beynini ele geçiren adeta istekli olarak her birimizin beynine bir çip yerleştiren sosyal medya çöplüğüne düşmemeliyiz. Kararında ve verimli kullanıma sözüm yok. Bizi oyalamaya ve aşırı tüketime yöneltene dur diyebiliyorsak ne mutlu bize.

Livaneli bir örnek veriyor makalesinde; Voltaire’nin Candide kitabında, dünyanın sırrını arayan kahramanın yolu o dönemin İstanbul’una düşer ve her yerde tekrarladığı soruyu yaşlı bir dervişe sorar: Dünyanın sırrı ve anlamı nedir, iyilik ve kötülük nedir, Tanrı nedir? Derviş ona “Bahçemizi ekip biçmeli!” diye cevap veriyor. Voltaire bunu en büyük bilgelik olarak adlandırıyor.

Eğitimin, üretimin ve topluma faydalı bir insan olmanın önemini yeterince biliyor muyuz, çocuklarımıza öğretebiliyor muyuz? Farkına vararak, çevresi ile bağ kurarak, faydalı olarak yaşamanın kıymetini bilerek yetiştirmeliyiz çocuklarımızı. Maalesef cep telefonları, tabletler ele geçirmiş durumda o güzel zihinleri. İhtiyaç duymuyorsa konuşmaya, sokağa çıkmaya, o zaman tehlike çanları çalıyor demektir. Yardımlaşmanın, mütevaziliğin ve empati kurmanın güzelliğini göstermeliyiz onlara.

Tevazu sahibi olmanın insanı yücelttiğini, ayrıştırdığını görüyorum. Zaman zaman mesleğinde çok başarılı, güzel işler yapmış olan kişilerle tanışıyorum. Beni en çok etkileyenler tevazu sahibi olanlar. Mütevazilik adeta, şık bir tuvalet gibi o kişiyi sarıp sarmalayıp parlatıyor. Gözüm kamaşıyor kibrin tam tersi tevazu sahibi o kişinin karşısında. Mucize Şov’un üçüncüsünde bize eşlik eden Sanatçı, Müzisyen Musa Göçmen ile tanıştığımda tam da hissettiklerimdi bu bahsettiğim. Adeta bir rozet gibi yakasında taşıyordu tevazuyu, çok etkilendim. Her zaman güler yüzlü ve nazik olup da, işini layıkıyla yapan bir sanatçıyı tanımaktan gurur duydum.

Livaneli’nin dediği gibi, alçak gönüllü bir çabayla emek vererek bizi değerli kılacak olan akla ve bilgiye ulaşmayı, davranışımız  ve görgümüzle örnek olmayı, dünyayı aklımızla kavramayı amaçlamalıyız. Büyük bir başarı veya mevki karşısında şımarıp, bencilleşip, kibirlenenlerden olmamalı insan.

 

 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593