“Bir gecede cahil kaldik”, “Atalarimizin mezar tasini okuyamiyoruz” serzenisi gerçegi yansitmakta midir?
Önce “cahil” sözcügünün anlamindan baslayalim; “bilimsiz, bilgisiz” demektir. Arap harfleri yerine Latin ABC’sini ikame etmenin toplumu cahillestirdigi ileri sürülmektedir.
Oysa 1928’daki Harf Inkilâbi sirasinda okur-yazar oraninin ancak %10’lar civarinda oldugu bilinmektedir. Harf Inkilâbi sonrasi okur-yazar orani hizla artmistir.
Latin alfabesine geçis bir gecede ilan edilmis ancak “geçis” bir gecede gerçeklesmemistir. Ilk islahat fikri harf inkilabindan en az 50 yil önce II. Abdülhamit tarafindan ortaya atilarak: “Halkimizin okuma yazma bilmemesinde sasilacak bir sey yoktur. Çünkü bizim lisanimizin sirlarina alismak kolay degildir. Latin alfabesi kullanarak belki, halkimizin isini kolaylastirabiliriz.” denmistir.
Osmanlica ve Arap Alfabesi
Osmanlica; öncelikle Türk diline uymayan bir alfabeye sahip, yapay, halktan uzak ve bir dilin çagdaslasmasi konusunda engeller olusturan bir dildir.
Türk diline uygun olmayan alfabeler siralansa, Arap alfabesi ilk siralarda yer alir.
Çünkü Türkçe ünlü harflere dayanan bir dildir ve arada sesli harf bulunmadan sözcük türetilemez. Arapça ise ünsüz harfler üzerine kuruludur, sözcükte bulundugu yere göre ‘‘a,e,i’’sesleri vermek üzere kullanilan tek bir harf vardir: ‘elif’ ve bazi ünsüzler de belirli durumlarda ünlü gibi okunmaktadir. Bu harf kurallari da sözcüklerin ayni sekilde yazilmasina sebep olarak sözcükler arasi karisikliga yol açar.
Türkçe yazildigi gibi okunur. Arap alfabesi kullanildiginda sözcükler yaziya tam olarak geçirilemediginden konustugumuz ile yazdigimiz birbirinde farkli anlasilabilir. Örnegin ‘‘Istanbul’a Sinop’tan gemilerde çalistirilmak üzere kirk kürekçi istenmektedir. Kirk kürekçi beklerken, kirk kör keçi gönderildigi anlatilir. Karisikligin sebebi, Osmanli yazisinda kirk kürekçi yazilisiyla kirk kör keçi yazilisi ayni olmasidir.’’
Arap Alfabesinin Yetersizligi
Arapça alfabesi toplam 28 harften olusur. Osmanlicada Arap harflerinin yani sira Farsçadaki p , ç ve j harflerini de kullanmislardir. Bu 31 harfin disinda Türkçedeki ince g ünsüzünü belirtmek için kef harfine bir çizgi eklenerek gef, genizsi n ünsüzü için üç nokta eklenerek nef (sagir kef, kâf-i nunî), lam ile eliften lamelif, hemze ile h harfinin ünlü sekli olan hâ-i resmiye harfleri olusturulmustur.
Arap harflerinde temel ve küçük harf ayrimi yoktur. Noktalama isaretlerinde kesin kurallar bulunmamaktadir. Arap harfleri sözcüklerin basinda, ortasinda ve sonunda farkli biçimde yazilir. Bazi harfler (dal, zel, re, je, vav ) bir sonraki harfle birlesmez.
Türkçedeki zengin ünlü sisteminin karsiligi Arapça’da bulunmaz. Örnegin Arap alfabesindeki elif Türkçedeki a ve e ünlüsünün karsiligidir ya da Türkçedeki u, ü, o, ö ünlülerinin yerine Arapçada yalnizca "vav" harfi vardir, bu ayni zamanda v ünsüzünün de karsiligidir.
Türkçe’nin Arap alfabesiyle ifade edilisindeki bu eksiklik, ister istemez resmi yazismalarda ve edebi metinlerde Arapça ve Farsça sözcüklerinin kullanimini zorunlu hale getirmistir. Gramerde Arapça’nin öne çikmasini saglamistir.
Osmanlica kutsallik zirhina bürünerek gücünü anlasilmazlik üzerine kuran ve egemene hizmet eden bir dil haline gelmistir. Yönetici sinifla halk arasindaki farklilasmayi artiran bu olgu, giderek din konusunda da kendini gösterir.
Iste bu nedenle, bugün yeni-Osmanlicilik akimi altinda baslatilan Osmanlica girisimleri ecdadimizi anlamamiza yetmiyor. Daha çok Osmanli saray ideolojisini temsil eden bir anlayis olarak kaliyor.
Latin Alfabesinin Tercih Nedenleri
Bati uygarliginin örnek alinmasi. (Osmanli islahatlarinin yönü de benzer nitelikteydi.)
Harflerinin birbirinden ayrilarak yazilmasi yöntemi ve Latin alfabesinin egitim için daha elverisli bulunmasi.
Bakû'de yapilan I. Türkoloji Kongresi'nde bütün Türkler için Arap harfleri yerine Latin yazisinin kabul edilmesine karar verilmesi. Atatürk'ün bu kongreyi yakindan takip ettiginin bilinmesi. (Ü. Ö. Demirci, Türk Dünyasinda Latin Alfabesine Geçis Süreci, Türk Yurdu Temmuz 2020)
Sovyetler Birligi'ndeki Türk devletleri Latin alfabesini kullanmasi. 1908-1911'de Latin temelli Arnavut alfabesinin kabulü ve 1922'de Azerbaycan'in Latin alfabesini kabulü.
Arap alfabesinin Türkçeyi tam olarak ifade edememesi. Arap alfabesinde bulunan Vav (?) harfi V, O, Ö, U, Ü; Ye (?) harfi Y, I, I; Kef (??) harfi ise K, G, N, nadiren de Y sesini verebilmektedir.
Latin alfabesi Türk Dili için en uygun ve dünyadaki en yaygin alfabelerden biridir. Diger alternatiflerden Kiril yahut Çin alfabesinin kabul edilmesinin bir mantigi yoktur.
Osmanli Türk aydini Fransizca biliyor ve yazismalarda Fransizca benimsiyordu. Telgraf dili basta olmak üzere Beyoglu, Selanik, Izmir gibi kozmopolit çevrelerde dükkân tabelalari ve ticari reklâmlarda, gazetelerde çogu zaman Latin harflerinin kullaniliyor olmasi.
Ikinci Mesrutiyet döneminde, Türk ulusal kimligini Islamiyet'ten bagimsiz olarak tanimlama çabalari, özellikle Ittihat ve Terakki'ye yakin aydinlar arasinda agirlik kazanmisti. Arap yazisinin terk edilmesi ayni zamanda Türk ulusal kimliginin laiklesmesi ve kendi öz benligini ortaya çikarmasi anlamina gelecekti.
Türk Dili ve Bilim
Bati’da Rönesans ve Aydinlanma ile gelisen düsünsel akimlar Sanayi Devrimi’ne yol açarken, Osmanli’da egitim medrese sistemiyle Ortaçag karanligina gömülmekteydi. Örnegin matbaa 1727 gibi çok geç bir tarihte kullanmaya baslanmis, 200 yil boyunca hiç kitap basmadan atil durumda bekletilmistir. Osmanlilarda gerçek okuma yazma orani erkeklerde %7 kadinlarda % 3 civarindadir. Yaygin gibi görünen sübyan mektepleri yalnizca Kur’an okumaya yönelik okullardi. Günlük yasamda karsiligi olmayan bu okuma sistemi eriskin yasa gelindiginde unutulmakta, sadece din mensuplarinin ezber sisteminde yer bulmaktaydi.
Japonlarin 1.500 yillik alfabeleriyle gelistirdigi bilimsel buluslari, Arap alfabesiyle Türklerin göstermesi mümkün görünmüyordu. Çagdas medeniyetler seviyesine ulasmak, ancak Türk dilinin imkânlarini daha iyi kullanabilecegi bir alfabeyle olabilirdi.
Zaten bu konuda karsi çikislarin temelinde Arapça’nin kutsal görülmesi ve onun kaldirilmasiyla Islam dinine karsi çikildigi görüsü yatmaktadir.
Oysa harf devrimi ile artan okur-yazar orani sayesinde çok daha fazla dini eser yayinlanmis ve okurlariyla bulusmustur. Alfabe degisikligi ve cahillik iliskisine gelince; 1927-28 döneminde Arap alfabesi ile egitim yapan toplam 3.034 Halk Dershanesi’nden ancak 64.032 kisi mezun olmayi basarirken bu sayi harf devrimi tamamlandiktan sonra Latin harfleriyle ayni egitimi veren kurumdan bir yil içinde yaklasik 600.000 kisi mezun edilmistir.
1927’de yapilan ilk nüfus sayiminda ülkedeki yetiskin nüfusun, yani 7 yas ve üzerinin ancak % 10.5’nin okuma yazmayi bilindigi tespit edilmistir. Erkeklerin % 17,4’ü kadinlarin ise ancak % 4,6’si okur-yazardir. Bu oranlardan devlet adamlari, egitimciler, yüksek kesim kisiler çikarildiginda Latin alfabesi geçisinden önce cahil kalanin halk oldugu apaçik ortadadir.
Harf devriminden yaklasik 20 yil sonra, 1950’de, Türkiye’deki okuryazarlik orani %33,6’ya yükselmistir.
Türk tarihinde pek çok alfabe kullanilmistir. Her degisiklikte geçmis unutturulsaydi, Türk tarihi diye bir kavram olmazdi. 1893 yilinda kesfedilen Orhun Yazitlari’nin dili Göktürk diliydi, Türkçe’ydi. Üzerinden Arap alfabesi geçti, dilimiz Arapça ve Farsça’nin egemenligine girdi ama yok olmadi. Latin alfabesinin kabulüyle birlikte, dilimizi kendi özüne döndüren politikalar benimsendi. Türk dünyanin büyük çogunlugun kullandigi dil olan, Türk dilinin kullanimina geçildi. Resmi alanda kullanilan dil, halkin konustugu dille ayni oldu.
Sonuç olarak Ortaçag karanligina gömülen medrese egitimine son verildi, bilim ve fen alaninda daha ileri bir seviyeyi ifade eden çagdas egitime geçildi.