"Görme bizi dünyadan ayırır, diğer duyular ise birleştirir.” Der; çağımızın önemli mimarlık kuramcılarından ve muhteşem kitabı “Tenin Gözleri”nin yazarı Juhani Pallasmaa…
Daha yaşanılır bir dünyanın hayâlini kurduğumuz şu yalan dünyada, sadece gözümüzle gördüklerinizle sınırlı olmayan yerdedir mutluluk, daha iyi bir dünya kurma gücünü bize verecek sihirli iksir...
Ruhumuz, aklımız ve bilincimiz de bu yere ancak; “görme” dışındaki duyularımızı harekete geçiren, gözün ve aklın sınırlarını kaldıran, bu sayede de; unuttuğumuz duyuları ve duyguları bize hatırlatan; yazılı ya da sözlü metinlerde bin yıllardır korunmuş ve günümüzde, “anda” gerçekleşen ve yazılan kadim ve yüksek bilgeliği “okumak”, “bilmek” ve oradan aldıklarınla kendi “metnini” ve “kendini” yazmakla ulaşır.
EUGENE IONESCO VE “YAZMAK”
Dünya edebiyatını, dramatik tiyatro anlatım geleneğini altüst eden UYUMSUZ TİYATRO YAZINININ kurucularından olağanüstü yazar Eugene IONESCO’nun “YAZMAK” üzerine harikulade notlarını okumak da; paylaşmanın en önemli öğeleri olan “yazmanın”, “anlatmanın” ruhunu anlamak açısından son derece değerli:
- Yazmak Duymaktır
“Hissederek yazdığımız kesin... Bakışımızın arayışları, düşüncelerimizin yansımaları gelip bir noktada buluşur.
Çatışmalardan doğar yazı. Yazar ise muhalif duruşuyla o çatışmaların ne olduğuna, nasıl ve niçinliğine bakar. Öğretici olmaktan çok göstericidir.
- Yazmak Öteye Geçmektir
Yeni bir söz söylemek, bir bütünü oluşturmak için yola çıkarız. Yazmaya başladığımız an, öteye geçtiğimiz andır. Özellikle de yaratıcı yazı bunu açıkça gösterir.
Ötedekilere bakmak için yeni bir dil kurmak gerek...
Bir başka yönü de; tümlediklerimizle yeni bir gerçeklik yaratıldığı için, olagelenlerin dışında bir yere varırız.
Yazının kendi gerçekliği bunu her aşamada gösterir.
- Yazmak Görmektir
Yazının ucuyla bakarız çoğu şeye.
Ses arayışımız bizi her yere götürür. Gezgindir yazar. Dahası yazı gezindirir sürekli, bir bakıştan ötekine...
- Yazmak Yaşamaktır
Yazarak vardığımız çizgi, “yaşama duygusunun renklerini de” anlatır...
Her adımda yeniden yeniden o yazma isteğiyle dolu olduğumuza göre; yazdıklarımızla yaşama duygusuna da bağlanırız...”
JUDİTH MALİKA LİBERMAN VE ANLATMAK
Fransız sanat terapisti, düşünür, masal anlatıcısı ve içimizden biri Judith Malika Liberman da; İnsanlara çözümleri ve mutluluğu gördürtmenin, onlar ilham vermenin en iyi yolunun, “masal anlatmak” ve “dinlemekten” geçtiğini söyler her zaman;
“Masallar iyimser değil, ama iyi bitiyor. O yüzden ben onların gerçekçi olduğunu düşünüyorum. “Başına hiçbir şey gelmez” demiyor masallar, “Hayata hoş geldin” diyor.
Hayatta başına mutlaka bir şeyler gelecek, buna engel olamazsın. Önemli olan yaşadıklarınla nasıl baş ettiğin.
Umut aşılayan masallar “başına ne gelirse gelsin bunun üstesinden gelebilirsin” der.
Hayatta güzellik ve iyilik ancak umutlu olmaktan geçiyor.
BİR MASAL YA DA HİKÂYE DİNLEYEN KİŞİNİN BİRKAÇ DAKİKA SONRA HAYÂL GÜCÜ HAREKETE GEÇER
Ve bu gücün altındaki ‘hayâl kası’ aktifleşir. Hayâl gücü, burada olmayan bir şeyi görebilme ya da hissedebilme yeteneğidir.
Dünyada imkânsız gibi görünen şeyleri gerçekleştiren bütün insanlar önce hayâl ederek bunu görür.
Mesela uçmayı ilk kez deneyen kişiler kendilerini uçurumdan atarken bunu sadece mantıklarıyla yapmadılar. Rüyâlarında, hayâllerinde bunun mümkün olabileceğini gördüler.
Bazen iç dünyamızı unutup dış dünyada etkin olabileceğimizi zannediyoruz. Oysa ikisi birbiriyle ilişkili.
İç dünyanda bir karmaşa, unutkanlık olursa ve içine hiç bakmayıp duygularını unutup, onları bastırıp aynı zamanda da dış dünyada barış olabileceğine inanıyorsan çok yanılıyorsundur. İç ve dış birbirini yansıtır. Bence anlatılar, masallar bize bunu anlatıyor.
İçine dön, bir bak içine. Orada neler oluyor?”
……………………………….
Okumak, hayâl etmek, yazmak, anlatmak ve daha iyi bir dünya için, hayatları güzelleştirmek için “görmenin” ötesine geçmek…
İşte mutluluk!
Ve o “ötede” bulduklarını, insanlarla paylaşarak; insanları çözümleri için kalpten provoke etmek, ilhamlandırmak, onlara “kalple gördürtmek… “
Ne mutlu bunu başarabilenlere!