EREN TOKGÖZ


Kumluk da hazine

İnşaat Mühendisi


Kullanmakta olduğumuz karayolu inşa işleri başlamadan önce, iş bankasından Niksar caddesine kadar olan bölüm sırası ile anlatılır ise şöyledir. Şimdiki iş bankasının yerinde Atlantik lokantası, Jandarma ve Polis karakollarından sonra Akbank’ın yerinde ise Kışlık Ünye Yeni sineması, hemen yanında Vidinli ailesinin fındık kırma fabrikası, bitişiği Toz beyin Nuri’nin evi, aradaki yoldan sonra Hüsrev Yürür’ün tuz deposu olarak kullanılan taş yapısı, takiben Ahmet Aksoy, Mahmut Yılmaz (Kuşcalı), Nevzat Aydoğan, (Efe) mülklerini geçtiğinizde şimdiki Tacülbat bey pasajı yerinde Hüsrev Yürür ve Burhan Artur’un fındık kırma fabrikası yer alıyordu. Üniport’un bulunduğu yerin yarısında manavlar ve çeşitli gıda alışverişi yapan esnafa diğer yarısında ise sıralı dükkanlarda kasaplar vardı. Ünlü hoşgör meyhanesi de ilk bölümün deniz tarafındaydı.

Atlantik lokantasından kasapların sonuna kadar dükkanların arkası deniz ve kumluktu. Fırtınalı havalarda büyük dalgalar oluşur ve yer yer yapıların duvarlarını döverdi. Büyük dalgalar sahile eski paralar ve madeni parçalar atardı, bizden büyük abiler de toplardı bunları. Bu para ve madeni parçaların eski batıklardan geldiği konuşulurdu. Gergelek işini ayrıca yazacağım.

                Cumartesi akşamı Atatürk parkı yanından kumluğa inerek denize ulaştım ve Yüzüncü yıl çay bahçesine kadar yürüdüm. İskelenin (bizim köprü) altından geçerken duyuladığım kötü kokuyu tarif edemiyorum. Ortalığa saçılmış cam ve plastik şişeler, meyve suyu poşetleri, jips ve diğer atıştırmalık poşetlerinden oluşan çöp envanteri saydıklarımla sınırlı değil. Ya denizin sahile attıkları İnanın milyoncu mağazası gibi çok çeşitli. Sığlaştığı için çok çabuk kirlenen ve pisleşen ve dolmakta olan Ünye koyunun yok oluş çığlıkları vınladı durdu kulaklarımda. Sahildeki hazineyi kaçırmayın her kişi işine yarayacağı bir şeyler bulabilir. Kayıklar sığ suda yer yer kuma oturmuş sallanamıyorlar bile. Ünye’nin geçmiş zamanlardaki kaymakamlarından Şair Ömer Bedrettin Uşaklıgil’in “Deniz Hasreti“  şiirini hatırladım. (Bu şiir Ünye için yazılmıştır) Mısraları mırıldanırken gözümden akan yaşlara engel olamadım, ağlaştık Ünye ile birlikte.

Akıntı azaldığı için her geçen gün daha da sığlaşıyor, can çekişiyor. Yüzüncü yıl çay bahçesi burnunun biraz kırılması ile azda olsa olumlu etki oluşacakken, denize uzatılan plastik dubalardan oluşan yüzer iskele azda olan akıntıyı keserek kumlamayı artırmış ve kanayan yaraya tuz biber ekmiştir. Bu ucube duba sistemi acilen ve derhal, hemen, hemen şimdi kaldırılmalıdır. Aksi halinde Yüzüncü yıl köşesinden (Galabuzu) İskeleye (Köprü) kadar kumdan yürüme gideriz.

Ünye koyunun kötü kaderi; sivil toplu kuruluşlarının samimi ve tekniğe uygun önerilerini bile dinlemeyen ve o zaman üstün inadı kırılamayan zamanın Belediye Başkanı tarafından tayin edildi. İnat ile devam ettirdiği Atatürk parkı ilave dolgusu bugünkü durumun birincil ve en baş ana sebebidir. İkna için sunulan bütün olumsuz durumlar bugün itibarı ile gerçekleşti dahası da gelecek.

Ünye koyu ölümün son evresinde sesleniyor; her kim kurtaracaksa kurtarsın, kurtarsın, kurtarsın beni.          Ünye’liler kurtarın beni. Kurtarma çabalarınıza kuvvetli bir kestane karası fırtınasının olumlu katkı sağlayacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Deniz hasreti şiirinden bir dörtlükle bitiriyorum.

“ Nasıl yaşayacağım ey deniz senden uzak

  Yanıp sönüyor gözlerimde fenerin

  Uyuyor mu limanda her gece sallanarak

  Altından çivilerle çakılmış gemilerin”

  Ö.Bedrettin Uşaklıgil

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593