HÜSEYİN OKUŞ


Samimi Kullarım Hariç

Müftü


Bakara suresinde (30-36) ayetlerde, Hiçr Suresinde (28-40) ayetlerde Sad suresinde (71-85) ayetlerde ilk yaratılış olan Hz. Âdem (as) ın yaratılışında melekler ve ona secde etmekten kendini müstağni gören şeytanın Cenab-ı Hakla olan diyaloğundan bahseder.

Bu diyalogda kıyamete kadar yaşayacak insanların da karakterini öne çıkaracak önemli ibretler mevcuttur.

Bunlardan en önemlisi her insanda az ve çok bulunan ben en iyisiyim, en üstünüyüm (enaniyet) anlayışının olmasıdır.

Bir diğeri, bu karakter yapısına bağlı, kendisini üstün görme, kibir ve büyüklenme ruh halinde olmasıdır.

En önemlisi ve uygun olanı ise kendini üstün görmeme, kibirlenmeme, mütevazı ve ihlaslı/samimi olabilme halidir.

“Hani rabbin meleklere demişti ki: “Ben çamurdan bir insan yaratacağım.

 Ona tam şeklini verip ruhumdan da üflediğim vakit hemen onun için secdeye kapanın.”

 Bunun üzerine meleklerin hepsi secde ettiler.

 Yalnız İblîs hariç; o, kibir duygusuna kapılıp kâfirlerden oldu.

 Allah, “Ey İblîs” dedi, “Kendi ellerimle yarattığım şu varlığın önünde secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü taslıyorsun yoksa ululardan mısın?”

 İblîs, “Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın” diye cevap verdi.

 Allah, “O halde çık oradan!” dedi; “Sen artık kovuldun!

 Kıyamet gününe kadar rahmetimden uzak kalacaksın!

 “Rabbim! Öyleyse insanların yeniden diriltileceği güne kadar bana mühlet ver” dedi.

 Allah, “Mâlum vakte kadar mühlet verilmiş olanlar arasındasın” buyurdu.

 İblîs, “Senin kudretine andolsun ki rabbim, içlerinden samimi kulların hariç, insanların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım” dedi.

 Allah buyurdu: “O zaman gerçek -ki ben hep gerçeği söylerim- şudur:

 Kesinlikle ben cehennemi, sen ve bütün sana uyanlarla dolduracağım!’’ (Sad Suresi 71-85)

Bu karşılıklı konuşma insan denen varlığa çok büyük bir nasihat vermenin yanında nasıl bir karakterle hayatın yaşanılması gerektiğini anlatmaktadır.

Allah’a dayanan, inanan, ona teslim olan samimi kulların hali müstesna ediliyor. İşte bir müminide tam ilgilendiren Allah’ın ihlaslı kulları olabilme bahtiyarlığını üzerinde taşıyabilmesidir.

İnsanın farkına varamadığı önemli özelliklerinden birisi de, imkân sahibi olduğunda farklı bir karaktere bürünmesidir. Bu zenginlik olabilir, makam mevki olabilir yâda başka bir övünme, gururlanma kaynağı olabilir.

Bir hadis-i kutside Efendimiz(sav): Allah şöyle buyurdu. “Yücelik ve kudret (izzet), benim izarım (örtüm), büyüklükte benim ridam sayılır. Bunlardan biri kendinde varmış gibi davranan olursa onun cezasını veririm” (Müslim Birr,136 , Ebu Davut libas ,26) 

İnsanın kendi başarısıyla, evlatlarıyla, sevdikleriyle gururlanması doğal bir hadisedir. Lakin bu kibir derecesine, büyüklenme derecesine geldiğinde artık doğal mecrasından çıkan bir anlayış ortaya çıkmış demektir.

Bizim insanımız hem ariftir, hem de irfan sahibidir. Bir kişi hakkında ki kanaatini onun hal ve tavrından bile hemencecik biliverir. Konuşmasına gerek kalmadan yürümesinden bile onun hakkında kanaat ortaya koyar.

Bu yüzden kul daha işin başında secdeyle acziyetini, yaratanına muhtaçlığını ilan ederek samimiyetini/ihlasını ortaya çıkarmalı ki, kibre, gurura kapılmasın.

Nitekim parayla, makamla insanların nasılda değiştiğine şahit oluruz. Sadece kendi bu değişikliğin farkına varamaz. Bu durumlar sona erdiğinde nasılda mazlum ve masum olduğunu görürüz. Doğduğumuzda ve öldüğümüzde masum ve çaresiz olduğumuz gibi.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593