FATMA CANBULAT ERDEM


Atalardan Aktarım

Mavianne


Bir bebek doğar doğmaz herkes burnunu birine, ağzını bir başkasına, kaşını gözünü diğerine benzetmeye çalışır bilirsiniz. “Aynı anneannesi, aynı dedesi” gibi sözler söylenir. O bebeğin büyüklerinden miras kalan “huylar” diye tanımladığımız özelliklerin, onun hayatını nasıl etkileyeceği konusunda çok da bir fikrimiz olmaz. “Atalardan aktarım” konusunda bir enstitü kurmuş  psikolog Mark Wolynn’ın 2016 Nautilus Kitap Ödülü’nü alan kitabı “Seninle Başlamadı” bizi etkileyen kalıtsal aile travmalarını anlatıyor ve bunların üstesinden nasıl gelebileceğimizin formüllerini veriyor.

Yaşadığımız birtakım travmaların nesilden nesile aktarılması, bilimsel verilerle ve genetik araştırmalarla pekiştirilip aktarılıyor. Kitabı bitirdikten sonra şu sorular aklıma takıldı; kaç kuşak öncemizi tam anlamıyla tanıyoruz? Aile soyumuzda yaşanılan olumlu gelişmelerin yanında olumsuz gelişmelerin hangilerini tüm gerçekçiliği ile biliyoruz? Geçmişte yaşamış ve hiç tanışmadığımız bir akrabamızın travmasını farkında olmadan biz de yaşıyor muyuz?

Hamilelik sürecinde yaşanan ruhsal sıkıntıların, bebek üzerindeki etkilerini ve sonrasını bilimsel verilerle açıklıyor Wolynn. Bireylerin kendisiyle birlikte toplamda üç kuşağın travmalarını direkt bedeninde taşıdıklarını öğreniyoruz. Kadınların yumurtalıklarında hem anneannesinin, hem annesinin, hem de kendine ait travmaları taşıdığına ve bu şekilde bir sonraki kuşağa iletildiğine dair birçok açıklama mevcut. Bilimsel verilerle birlikte Wolynn, görüşme yaptığı kişilerin travmalarını paylaşıyor. Böylelikle aktardığı verilerin gündelik hayatta yaşanmış halini örnekler üzerinden görüyoruz. 

Kitapta aktarılan yaşanmış bir örneği paylaşacak olursam; bir genç kız 19 yaşını doldurduktan kısa bir süre sonra gelen üşüme hissiyle birlikte yoğun bir derecede uykusuzluk çekmeye başlıyor. Yazarın yaptığı çalışmayla genç kızın amcalarından birinin 19 yaşında donarak öldüğü ortaya çıkıyor. Bu durum aile için çok üzücü ve sarsıcı bir olay olduğundan genç kıza bu durumdan derinlemesine bir şekilde hiç bahsedilmediği ortaya çıkıyor. Var olan travma anlaşıldıktan sonra Wolynn, bu kişiyle çeşitli terapiler yapıyor. Bu durumla barışmasını sağlayıp travmanın atlatıldığını dile getiriyor.

 “Çekirdek Dil” kavramıyla da karşılaşıyoruz kitapta. Gündelik yaşantımızda kullandığımız kelimelerin, içinde bulunduğumuz sorunla ilgili, birçok ipucu verdiğini açıklıyor. Özellikle ikili ilişkilerde yaşadığımız sorunların temelinde, çekirdek dilin ne denli önemli olduğunu görüyoruz, birçok yaşanmış örneklerle çekirdek dili irdeliyor.

Okuyucuya yöneltilen sorular sayesinde, kitabı okurken siz de kendinizi sorgulamaya devam ediyorsunuz. “Hangi kelimeleri daha çok kullanıyorsunuz, hangi düşünceler yoğun olarak kimliğinizi oluşturuyor?” gibi sorularla içinizdeki siz veya sizlerle bir münakaşa haline girmeniz mümkün. En ufak bir kelime bile geçmişten bize gelmiş olabilir. Bu nedenle çekirdek dil, tahmin ettiğimizden çok daha önemli. Geçmişle aramıza köprü oluşturan tuğlalar gibi.

Yaşanılan birtakım travmaların nesilden nesile aktarılmasını, bilimsel verilerle ve genetik araştırmalarla pekiştirip aktaran “Seninle Başlamadı” kitabı bu konulara ilgi duyanlar tarafından okunması gereken bir kitap.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593