MUSTAFA ÇAKMAKÇI


Asrın Depreminde Asrın Sorusu: Binayı Kim, Ne Yıktı?

Sözün Tamamı


Tarihimizin en büyük felaketini yaşadık. Tam üç adet deprem, tam on kenti etkiledi. 

Saat 04:20’de ilk sarsıntıyı hissettiğimde Niksar’da oldu sandım. Çünkü bu kadar şiddetli bir sallantı, ancak burnumuzun dibindeki fay hattında olursa hissedilirdi. Sonra bir kaç dakika içinde televizyonda “Doğu- güneydoğu Anadolu’da Deprem” alt yazı geçince “eyvah” dedim. “Bu debrem buradan bu şiddette hissedilmişse, kesin oralarda bir felaket oldu, en az 9-10 büyüklüğünde” dedim.

Bunları düşünürken aynı oranda hissedilen bir sallantı daha oldu. Bu artçı değildi. Yeni bir depremdi. 

İçimi büyük bir korku sarmıştı. 

Sabah Televizyonlar on ilde yıkım olduğunu değerlendirirken, öğlen üzeri saat 13 civarı bir debrem daha oldu.

Artık içimdeki korku dehşete dönüştü.

Kendi kendime dedim ki, devletin buna yetişme şansı yok. Ve bu üç debrem ve her biri deprem gibi artçı sarsıntılar hiç bir yapının yakasını bırakmaz, eski yeni bina demeden önüne gelen her yapıyı yıkar.

Ne yazık ki böyle de oldu.

Yerin 5 km altından gelen, her biri 7,5’ in üzerinde üst üste üç deprem ve yüzlerce artçı sarsıntılara bu betonarme yapıların dayanması çok zor.

Japonya nasıl dayanıyor demeyin. Hiç alakası yok. Bir kere hiç benzer depremler değil. Bizim depremimiz karada ve sadece 5 km altta. Japonya’da ise, okyanusta ve derinliği 20 km den fazla. Okyanusta meydana gelen depremin şiddeti karaya gelene kadar azalıyor. Ayrıca bizde yapılar betonarme iken, Japonya’da çelik konstrüksiyon...

Yani bizim debrem, kıyaslanamayacak derecede bir felaketi bize yaşattı.

Televizyonlar ilk “yer bilimci” profesörleri ekranlara çıkardılar. Başladılar suçlu aramaya!. Bu yer bilimci profesörler de, zemin parametrelerini tespit eden devlet değilmiş, kendileri de bu işi yapan devletin memurları değilmiş gibi, bu parametrelere göre zemin etüdü yapıp bulduğu zemin emniyet değeri ve bu etütlere göre zemin iyileştirmesi tespit eden yer bilimcileri değilmiş gibi, bu mevzuya hiç girmeden, kendilerinin yarattığı nedenleri gizleyerek, ona buna salladılar. 

KİMSENİN, 20 YIL ÖNCESİNİN SORUNLARI İLE BU GÜNÜ YARGILAMAYA VE BU GÜN DE AYNI SORUNLARIN DEVAM ETTİĞİ ALGISI YARATMAYA HAKKI VAR MI!

Ama bu insanlar her fırsatta bunu yaptılar. Asıl 20 yıldır değişmeyen sorunun kendilerinin içinde olduğu “zemin parametreleri ve zemin yapı uyumsuzluğu” mevzusunu gözardı ederek!..

İnşaat mühendisleri, Yapı Denetim Firmaları, Belediyeler ve müteahhitler hepsini hedefe koydular.

Şimdi gelin bu konuyu bir irdeleyelim ve gerçek suçlu kimmiş bulalım…

Bir kere inşaat mühendisleri, 2018 debrem mevzuatı ile kurgulanan bir statik yazılım programı ile proje ve hesapları yapıyor. Ve herkes biliyor ki bu yazılım, asla aykırı tasarımlara geçit vermiyor. Peki öyleyse bunu bile bile niye inşaat mühendislerini hedefe koydular?

Sonra yapının denetlenmediği safsatasını ortaya atarak, hedefe Yapı Denetim Firmalarını koydular. Peki “inşaatı yapan firma ile Yapı Denetim Firması Sahibi aynı kişi değilse” böyle bir şey mümkün mü?.. Bence mümkün değil. Ben de inşaat yapıyorum ve görüyorum ki, inşaatın her aşamasında, santim santim adet adet her şeye bakıyorlar. Çünkü biliyorlar ki büyük cezai müeyyideleri var.

Peki müteahhitler yanlış yapabilir mi? Yapı Denetim Firmasının denetlediği bir yapıda müteahhit kaba inşaatta asla yanlış yapamaz. Çünkü beton yetkili laboratuvarlar tarafından kontrol ediliyor. Yapı Denetim Görevlisi tarafından demir donatıları tek tek sayılıyor, beton kalınlıkları santim santim ölçülüyor. Eğer süistimal olursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü devreye giriyor ve hemen bu firmaları kapatıyor. Yani hiç bir firma, müteahit üç kuruş daha maliyeti düşürecek diye kapatılmak istemez...

Müteahhit ancak ince işçilik ve malzemelerde insiyatif kullanabilir. 

O zaman sorun nerde? SÖYLÜYORUM…

KENT BAZINDA İMARA AÇILAN ALANLARIN GENEL ZEMİN PARAMETRELERİNİ ADA BAZINDA İNCELEMEDEN ORTAYA KOYAN BU YER BİLİMCİ PROFESÖRLER...

İMARA AÇILAN ALANLARDA ZEMİN İYİLEŞTİRME ŞARTLARINI BELİRLEMEYEN VE YA BELİRLEDİĞİ ŞARTLARI UYGULATMAYAN BELEDİYE…

Bu yer bilimciler kendi sorumluluklarından niye bahsetmez. Çünkü belediyeler siyasi bir kurum olup hükümetlerle bağlantılıdır. Bu adamlar da, ancak devlet memuru olabilirler ve memurlukta ilerleyebilirler. Belediyelerle “çatışmak” istemezler. “Çatışacağıma başımı sallarım, belediyenin önünü açarım” diyerek bu parametreleri belirlerler. Televizyonlarda da bu mevzuya hiç girmezler. Ve ya yüzeysel olarak geçiştirirler. Artık geçerliliğini yitirmiş 1999 depremi sonrasındaki tartışılan aynı dayanaklara sarılıp, onu bunu suçlarlar. Hedef saptırırlar. Çünkü suçlu oldukları ortaya çıkar.

İşin başı belediyelerin hangi zeminleri imara açtığından başlıyor. İmara açtığı zeminin kaç katı taşıyacağı ve bu katı taşıması için zemine hangi iyileştirmelerin yapılacağının belirtilip belirtilmediğinden başlıyor. 

Mesela imar planlarında “ÖA” işareti var. Bu “önlem alarak inşaat yap” demek. Bu işaretin olduğu yerde belediye önlem aldırmak zorunda. Peki bu yaptırılıyor mu?…

Mesela dere, ırmak havzaları, yan tepelerle birleştikleri(eğimin ani arttığı) kenarlara kadar alüvyon zemindir. Buralara temel altına fore kazık uygulaması yaparak inşaat yapılmalıdır. Bu durum da plan notlarında yazılmalıdır. 

Buna örnek cüri ırmağı havzasıdır. Organize sanayi bu havzaya yapılıyor. Görülüyor ki fore kazık isteniyor. Peki aynı havzada konut alanları var. Buralarda fore kazık isteniyor mu?

Belediyeler imara açacağı alanları önce jeolojik incelemeye tabi tutturmalı. Bu işlemi devlet yapıyor. Bütün imara açılan alanların jeolojik haritaları var. Bu haritalarda zemin emniyet parametreleri var. Bu sondajlar gerçekten yapılıyor mu, bu parametreler gerçeği yansıtıyor mu? Yoksa sırf imara açılsın diye, sadece bir prosedürü mü yerine getirmiş oluyorlar. 

Bu devletin belirlediği zemin emniyet parametreleri çok önemli. Çünkü her bir arsada yapılacak olan inşaat için müteahhit, önce parsel bazında zemin emniyet değerinin belirlenmesi için bir jeoloji mühendisine zemin etüdü yaptırır. Jeoloji mühendisinin bulduğu değer, bu parametrelere bağlıdır. Eğer bu parametreler gerçeği yansıtmıyorsa, zemin emniyet değeri de gerçeği yansıtmaz…

Eğer gerçeği yansıtmayan zemin emniyet değeri, inşaat mühendisinin yapacağı statik hesap ve projesine girerse sonuç farklı çıkar. Mesela, aynı adanın içinde iki parsel olsun; Birinde olması gerekenden daha düşük bir “zemin emniyet değeri” statik hesaba girerse, daha dayanıklı bir inşaat tasarlanmış olur. Eğer olması gerekenden daha büyük bir “zemin emniyet değeri” statik hesaba girerse, bu sefer de daha dayanıksız bir inşaat tasarlanmış olur. 

Aynı adanın içinde yan yana binalarda, birinin hasar görüp, diğerinin hasar görmemesinin nedeni, aynı zeminde işte bu iki farklı zemin emniyet değerleri ile bina statiklerinin tasarlanmasıdır…

Yani kısaca önemli olan, ZEMİN-YAPI TEMEL UYUMUDUR…

İŞTE BU AŞAMADAN SONRAKİ HER ADIM 2018 DEPREM YÖNETMELİĞİNE GÖRE KURULMUŞ BİLGİSAYARA YÜKLÜ STATİK YAZILIM PROGRAMINA VE CEZA ALMAMAK İÇİN HASSAS DAVRANAN DENETÇİ YAPI DENETİM FİRMALARINA TAKILIR...

 

Mustafa ÇAKMAKCI

kemal kemal
15.02.2023 20:40:18
siz mühendisleri biz çok iyi tanıyoruz kendinizi temize çıkartmak için yaptığınız bu açıklamayıokudum lakin sizi çok yakından tanıyan biri olarak telefon konuşmalarınıza ve çalışanlarınıza neyi nasıl yapmanız gerktiğini ve nerden hangi malı nasıl ucuza alabildiğinizi işçilerinizede onları alması gerektiğini çok iyi tembih ettiğiniz az çok biliniyor

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593