İBRAHİM HAKAN GÜN


Kırdan Kente Beyin Göçü


Elbette Türkiye genelinde bu tanima uygun bir miktar çiftçi nüfus vardir. Bizim bu sorudan kastimiz Türkiye yüzölçümü ve toplam nüfusuna göre yeterince çiftçi nüfus var mi? Cevap; bize göre “Yok”.

Peki, kirsal kesimde kooperatifleserek, ulusal marketlerle pazarliga oturup mahsulünü degerine tüketiciye ulastirmak için kirsal kalkinmanin motoru olacak çiftçi birlikleri kurarak, buna üye olup birlikte hareket edecek kadar bilinçli çiftçi nüfus bir köyde, birakin bir köyü bir ilçenin bütün köyleri bir araya gelse, böyle bir çiftçi örgütlenmesini gerçeklestirecek sayida kirsal kesimde aktif, kafasi çalisan insan kaldi mi? Cevap; bizce yine “Yok”.

Iste Türkiye’de kirdan kente göçün ortaya çikardigi esas sorun budur; kirin aktif nüfusunu ve beyin gücünü koruyamamasi, bunlari sehre kaptirmasi.

Bu gidis nereye? Kirda aktif nüfusu tutamazsak Türkiye kirlari giderek artan bir hizda; kisi sehirde yazi köyde geçiren emeklilerin, gurbete çikmaya cesareti olmayan pisirik insanlarin, hayatlarini gurbetteki çocugundan gelen parayla sürdüren köylülerin, köylerini dinlenme yeri (yazlik) gibi kullanmaya baslayan sehirlilerin mekâni olacak, asil olan tarimsal üretim hobi olarak yapilacaktir.

Peki, köyde kalan, ya da mevsimlik olarak köye ugrayan böyle bir nüfusla tarimsal kalkinma mümkün mü? Bizce degil. Böyle bir kirsal yapi ile Türkiye’de tarimsal problemler çözülemez, tarimsal üretim arttirilamaz, tarim ürünleri açiginin ithalat yoluyla karsilanmasindan baska çare kalmaz, dis ticaret açigi bir de bu yüzden kapanmaz.

Çare; tarimsal kesim için aktif nüfusu kirda tutarak, bunlarin egitilmesi ve ekonomiye entegre edilmesidir. Tamam köy çocuklarini egitip köye gönderip toplum önderi yapmaya çalisan Köy Enstitülerinin zamani geçti ama aradan bunca yil geçmis, sormazlar mi; “yerine ne koyduk?”. Cevap; yine “hiç”.

Olaya tarimsal üretim açisindan baktigimiz için daha kötü bir durumla karsi karsiyayiz. Nedir o? Su anda biz tarimsal kesimdeki çocuklarimizi da sehirli egitim sisteminden geçiriyoruz, egitim süreci yoluyla kirdan devsirip sehre gönderiyoruz. Yani babalar ogullarina çiftçiligi benimsetemedikleri gibi, devlet de bu ise (zorunlu egitim, tasimali sistem, tarim meslek liselerinin amacindan sapmasi, masa basi çalisan ziraat mühendisleri yetistirmek gibi acayip gerekçelerle farkinda olarak ya da olmayarak) takoz oluyor. Sonuçta çiftçinin çocugu çiftçi degil, sehirde memur ya da isçi oluyor, babasi yaslaninca onu da sehre yanina aliyor, köyler bir de böyle bosalmaya devam ediyor. Sonra da; “ne olacak halimiz” diyerek sorgulamak ve çözüm aramak yerine, memleket bizim degilmis gibi “ne olacak bu memleketin hali” diye kenardan serzeniste bulunuyoruz. Yazik, çok yazik.

 

 

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593