İBRAHİM HAKAN GÜN


Türkiye de İklim değişikliğine karşı Tarımda sürdürülebilirlik.

Türkiye’de tarım, hem ekonomik hem de sosyal olarak önemli bir sektördür.


Bununla beraber, üstü açık büyük bir fabrika olan tarım sektörü başta olmak üzere narin ekosistemler, küresel iklim değişikliğine karşı büyük ölçüde savunmasızdır. Bu nedenle Türkiye’de, geleceğe dair tüm tarım faaliyetleri ve planlarında iklim şartları bilgisi önemli bir yer tutmaktadır. İklim Servisleri Küresel Çerçevesine (GFCS) göre tarım ve gıda güvencesi öncelikli sektörler arasındadır.

Diğer taraftan “yoksulluğun olmaması” ve “sıfır açlık” Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin (SDGS) ilk ikisini oluşturmaktadır.

Atmosferik karbondioksitteki artış ve bitki büyüme mevsiminin uzaması olumlu, fakat iklim değişikliğinin neden olduğu sıcaklık artışları, yağış miktarında ve rejimindeki değişim, aşırı hava olaylarının artan sıklığı ve şiddeti küresel tarımsal faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir. Tarım sistemi, günümüzde artan gıda ve yenilenebilir enerji taleplerine yanıt vermek için zaten zorlanmaktadır. Değişen iklim, su kıtlığı, kirlilik, erozyon ve toprak bozunumu gibi hem gıda güvenliğini hem de gıda güvencesini tehdit etmenin ötesinde kaynak sorunlarına da neden olmaktadır. Şiddetli hava olaylarının Türkiye’de tarımsal üretime etkileri önemli miktarda ve olumsuz yönde giderek artmaktadır. Önümüzdeki yıllarda bu etkilerin küresel iklim değişikliği ile daha da artacağı ve güvenli gıdaya ulaşma imkanlarının da azalacağı öngörülmektedir.

T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, havza bazında desteklenmesi gereken ürünleri belirlemek için Türkiye’de Tarımsal Üretim Havzalarını tespit ederken geçmiş yıllara ait iklim verilerini de kullanmıştır. Bilindiği gibi tarımsal üretim havzalarının varlığı ve bu havzalarda teşvik verilen ürünlerin türleri, şu anki havzaların sınırları, havzalardaki toprak ve arazi sınıflandırması gibi özellikler büyük ölçüde küresel iklim değişikliği ile birlikte zamanla değişime uğramaktadır. Diğer bir deyişle, Türkiye’de sürdürülebilir tarım için geleceğe yönelik tarım politikalarının belirlenmesi aşamasında mutlaka küresel iklim değişikliği projeksiyonlarının hem tarım üre tim havzalarını belirlenmesinde hem de uygun ürün seçiminde ve desteklenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.

 

IPCC Raporlarına göre de, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen bir coğrafyada yer alan Türkiye’de, tarımda daha iyi politikalar ve stratejileri formüle etmek için iklim değişikliğinin karakteristikleri çok iyi şekilde anlaşılmalıdır. Örneğin yağışların yetersizliği, tarım ve su kaynaklarını sınırlayıcı en önemli faktör olarak bilinir. Sürdürülebilir gıda üretimi ve su kaynaklarını arttırmak için gerekli politika ve stratejiler ancak bu parametrenin özellikleri ve gelecekteki durumu en iyi şekilde bilinerek kurulabilir.

Orman ve Şu İşleri Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan “İklim Değişiminin Su Kaynaklarına Etkisi Projesi” kapsamında üretilen İklim Değişimi Raporu’nda belirtildiği üzere, küresel iklim modellerinin farklı emisyon senaryolarına dayalı simülasyonlarının bölgesel iklim modeli kullanılarak ölçek küçültülmesi ile elde edilen bulgularına göre 2015-2100 projeksiyon döneminde ülkemizin hava sıcaklıklarında beklenen değişimler kısaca şöyledir:

• Türkiye üzerinde mevsimlik ve yıllık ortalama hava sıcaklıkları RCP4.5 senaryosuna göre 2-3.5 °C ve RCP8.5 senaryosuna göre 4-6 °C aralığında önemli ölçüde artacak ve 2100 yılı sonuna doğru uç değerler şiddetlenecek,

• Günün en yüksek ve en düşük hava sıcaklıklarında en yüksek sıcaklık artışları Türkiye’nin güneydoğusu ve Akdeniz boyunca (diğer bölgelere göre artış 1-2 °C daha fazla olacak şekilde) meydana gelecek,

• Güneydoğu, Akdeniz ve Ege bölgelerinde hava sıcaklığı artışı en fazla yaz aylarında yaşanacak ve 2100’lere doğru, 4-7 °C’lik artışlar gözlenebilecek,

• Sıcak hava dalgaları, Türkiye’nin güney enlemlerinden kuzeye doğru artış gösterecek. Özellikle 2041 sonrası Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde sıcak hava dalgalarının hem sıklığında hem de şiddetinde artışlar gözlenecek

Benzer şekilde tüm senaryolara göre 2015-2100 yılları arasında;

• Türkiye geneli toplam yağış miktarlarında Doğu Karadeniz Bölgesi hariç 2050’den itibaren daha belirgin olmak üzere 250-300 mm’ye varan azalmalar öngörülmekte,

• Özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında, Güneydoğu ve Doğu bölgelerindeki yağış miktarlarında beklenen önemli azalmalar nedeniyle yağış eksikliği öngörülmekte,

• Karadeniz’in doğusunda ise ortalama yağışlarda ve aşırı yağış olaylarında artışlar nedeniyle yağış fazlalığı beklenmekte,

• Don olaylarının sıklığı azalmakta, kışlar daha ılık fakat yazlar daha sıcak, kurak, kısa süreli ani yağış ve dolu olaylarında artış olmakta,

• Türkiye genelinde karla kaplı alanlarda ve kar yağışı miktarlarında da önemli azalmalar olacağı tahmin edilmekte,

• Artan nüfus, iklim değişikliği ve azalan su kaynakları nedeniyle Türkiye’de kişi başına kullanılabilir su miktarının ~1.100 m3/yıl gibi ciddi su stresi limitleri civarına inmesi beklenmektedir.

Özetle Ege, Orta Anadolu ve Akdeniz’de kış ve ilkbahar yağışları azalırken, hem yaz aylarındaki hava sıcaklığının hem de buharlaşma-terlemenin artması, ayçiçeği, mısır gibi yazlık bitkileri ve yonca ekilişinin Orta Anadolu’da hızla artması ile birlikte Türkiye genelinde mera alanlarının azalmasından dolayı ihtiyaç duyulan sulama suyu miktarı bugüne göre yaklaşık iki katına çıkabilecektir. Sulama yapılsa bile bitkiler çiçeklenme ve tane doldurma döneminde daha yüksek ve aşırı sıcaklara maruz kalacağı için özellikle yazlık bitkilerin veriminde düşüşler olması beklenmektedir.

Bu ön çalışmada küresel iklim değişikliğinin Türkiye’de tarım havzalarındaki yağış, buharlaşma ve terleme kombinasyonun (evapotranspirasyon) dengesini nasıl etkileyebileceği ile birlikte yağış ve buharlaşma arasındaki farkın büyüme mevsimindeki aylık değişimlerine odaklanılmıştır. Bunun için Türkiye’de küresel iklim değişikliğinin 2100 yılına kadar, her bir havza için mevcut dönem ve 2015-

2039, 2040-2069 ve 2070-2100 gibi gelecekteki üç ayrı dönem için, hava sıcaklığı ve yağışta meydana getirebileceği değişikliklere yönelik projeksiyonlara ait özel bilgiler raporda sunulmuş, daha sonra küresel iklim değişikliği modellerinden elde edilen geleceğe ait veriler ile donlu günler, bitki yetişme mevsimi ve toprak nemi dengesi analizleri 30 tarım havzası için yapılmıştır.

Sonuçlar, yaz ve bahar aylarında Türkiye’nin büyük bir bölümünün su miktarının kısıtlı kalacağını, yağış ve buharlaşma-terleme arasındaki dengenin değişeceğini göstermektedir. Bununla birlikte, ekosistem hidrolojisine olan en büyük etki, bitki büyüme mevsimi uzunluğunda ve artan büyüme gün derecelerinde olmaktadır. Ve buna bağlı olarak bitki örtüsünde değişiklikler meydana gelebilecektir. Aynı zamanda daha kurak geçen dönemler yangın mevsiminin uzamasına neden olacaktır.

Beklenen kar ve yağmur eksiklikleri ile beraber buharlaşma-terleme hızının artması su kaynaklarında ve dolayısı ile tarım ve orman sektörlerinde stresi arttıracaktır. Böylece sıcak hava dalgalarındaki hızlı artış ve yağıştaki azalama ile birlikte iklim projeksiyonları dönemi başlangıcı 2015 yılından itibaren su için rekabet halinde olan turizm, tarım, tekstil ürünleri imalatı sektörleri ile içme ve kullanma suyu sektörlerinin etkilenme olasılıklarının yüksek, hatta çok yüksek seviyelerde olması beklenmektedir.

Küresel iklim değişikliğine ilave olarak havzalardaki bir diğer sorun, su ihtiyacı yüksek olan ürünlerin yaygınlaşmasına ve buna bağlı su tüketiminin artmasına neden olan tarım politikaları olabilir. Bölgedeki su ve toprak kısıtlarına uygun ürün planlaması, yeşil ve mavi suya olan bağımlılığın azaltılıp arıtılmış kirli (gri) su kullanımın artırılması ise her kesimin üzerinde anlaştığı çözümlerden biridir. Bununla beraber su sorununun kısa vadede çözümü için çeşitli kaynaklardan su tasarrufu, suyun geri kazanımı, yaygın bir şekilde yağmur suyu hasadı yapılması ve yenilebilir enerji kaynakları ile deniz ve tuzlanan sulama suyunun arıtılması gibi daha yeni, kapsamlı ve bütünleşik iklim değişikliğine uyum yöntemleri de geliştirilip uygulanmalıdır.

Küresel iklim değişikliğine uyum sağlayamayacak ve artık tarımla kalkınamayacak olan bölgeler belirlenip yatırımlar ile başka sektörlere geçirilmelidirler.

Havzalarda ve dolayısı ile Türkiye’de tarımsal, sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması için mutlaka ve çok gecikmeden, şimdiden küresel iklim değişikliğinin ciddi bir şekilde dikkate alınması ve her bir tarım ürününe yönelik uyum çalışmalarının başlatılması gerekmektedir. Bunun için de gündelik, palyatif değil; kısa, orta ve uzun vadeli uygulanacak ciddi bilimsel ve yapısal çözümlere/reformlara acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Bütün bunların bir sonucu olarak, değişen iklim şartları ile birlikte havzalardaki su kaynakları, ürün deseni, tarımsal sulama uygulamaları, su hasadı, arıtma, ithalat ve ihracatımızın su ayak izi, vb. hep birlikte gözden geçirilmeli ve suyu paylaşan bütün sektörleri içine alacak bütünleşik tarım ve su havza yönetiminin katılımcı bir yaklaşımla gecikmeden hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Özetle, büyük ovalarımızın öncelikli su sorununu doğru bir şekilde çözmek, tarımın ve dolayısıyla ülkemizin iklim değişikliğine dirençli olması için çok önemlidir. Bunun için yenilenebilir enerji projeleri destekli sulama projeleri, sulama alt yapısı ve arazi toplulaştırma, alt yapı, vb. iklim uyum çalışmalarının öncelikle tamamlanması gerekmektedir. Bu konunun hayati öneminden dolayı bu ön çalışma, değişik disiplinlerden kurulacak daha kapsamlı bir ekip ile bir kaç yılda bir yenilenerek sürekli olarak geliştirilmeli ve güncellenmelidir.

YAZARLAR

https://www.facebook.com/%C3%9Cnye-Kent-Ofset-106507792092593